Pazartesi - Cuma 09:00 - 19:00 +90 532 441 51 81 merhaba@aurakariyer.com.tr
Pazartesi - Cuma 09:00 - 19:00 +90 532 441 51 81 merhaba@aurakariyer.com.tr

Yaşadığımız ılıman kış aylarının ardından kavuşmayı dilediğimiz bahar mevsiminin alametleri sırasıyla kendini belli ediyor.

Cemreler düştü düşecek derken Hıdrellez Şenlikleri de bu alametler içerisinde sanırım en eğlenceli ve mutluluk vereni olsa gerek.

Hz. Hızır (Yöresel olarak Hıdır şeklinde de anılabiliyor.) ile Hz. İlyas’ın kavuştukları ve umudun yeşerdiği gün olarak kısaca ifade edebileceğimiz Hıdrellez bu yıl takvimsel olarak 5-6 Mayıs günlerinde kutlandı.

Bazı kaynaklar ise Hıdrellez’in astrolojik açıdan 9-10 Mayıs tarihlerinde olduğunu belirtiyor. Dikkate alacağınız tarih size kalmış.

hidrellez

Hangi tarihte kutlanırsa kutlansın toplumsal hafızamızda yer etmiş olan Hıdrellez adına yaşatılan ritüellerin, yapılan eğlencelerin ve tutulan dileklerin ardında yatan motivasyon unsurunun dilenen veya kavuşulmak istenen her ne ise onun sağlayacağı mutluluk olduğunu söyleyebiliriz.

Dileklerin yazıldığı kağıtların birer yaprak misali gül ağaçlarındaki yerini aldığı bu özel günde yapılan paylaşımları okuduğumda ilk aklıma gelen kaç kişinin daha mutlu bir iş ortamında çalışmayı dilediği oldu.

İş arayışından olanların istediği işe kavuşması, çalışanların beklediği terfiye veya yeni rolüne erişmesi, daha mutlu ve huzurlu olunacak bir işe veya iş ortamına dair isteklerin tüm dileklerin içinde yer aldığına emin olmakla beraber sizlere ispat edebilmem çok kolay değil.

Mutluluk… Mutlu olma hali… Başka nasıl ifade edilebilir bilemiyorum lakin düşüncesi bile bizlerin yüz hatlarına, yürüyüşüne yansıyan önemli bir konu.

Üzerinde yaşadığımız kadim topraklarda dönem dönem yaşanan acı, korku ve endişenin hatırası ile yoğrulmuş hatta sosyo-kültürel DNA’mıza kadar sirayet eden olaylar nedeniyle fabrika ayarlarımızdan uzaklaştığımızı düşünüyorum.

Tüm bunlara ek olarak Modern Zamanların, doğuştan itibaren en temel hakkımız olan, “mutlu olabilme hakkını” gasp etmeye odaklı olduğunu da söyleyebilirim.

Özellikle kendi tanımladığımız kavramlar ile sınırlarını çizip yine kendi kendimizi kapana kıstırdığımız iş hayatımızda olduğu gibi.

Son yıllarda daha fazla iş hayatındaki mutluluğu, esenliği, iyi olma halini ve alakalı olarak çalışan mutluluğunu ile bağlılığı konuşmaya başladık.

Sonuçları sayfalara sığmayan araştırmaların raporlarını janjanlı toplantılarda tartıştığımız, adına ödüller bile verdiğimiz çalışan mutluluğuna dair faaliyetlerin sonucundaki söylemimiz dönüp dolaşıp iş yerlerimizde mutluluğun halen istenilen seviyede olmadığına geliyor.

Mutluluk üzerine yazılanlar, çizilenler, söylenilenler öyle bir hal aldı ki onun adına özel günler bile belirlemeye başladık. Popüler kültür sen nelere kadirsin gerçekten de!?

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2012 yılında “mutluluk ve esenliğin dünyadaki insanların yaşamlarındaki evrensel hedefler ve özlemler olarak önemini” kabul ederek 20 Mart gününü Uluslararası Mutluluk Günü adıyla da bilinen “Dünya Mutluluk Günü” olarak ilan etti.

Bu doğrultuda da yapılan araştırmalar sonucunda ise Dünya Mutluluk Raporu yayınlanmaya başlandı.

140’tan fazla ülkede gerçekleştirilen anket çalışmasının verilerinden yararlanılarak oluşturulan “Dünya Mutluluk Raporu” Gallup, Oxford Refah Araştırma Merkezi ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı iş birliğinde hazırlanıyor.

Anket katılımcılarından hayatlarını bir bütün olarak, neye değer verdiklerini dikkate alarak puanlandırmalarının istenildiği araştırmanın raporuna göre katılımcıların yaşam değerlendirmelerini açıklamaya yardımcı olmak için altı temel değişkeni inceleniyor: Kişi başına düşen GSYİH, sosyal destek, sağlıklı yaşam beklentisi, özgürlük, cömertlik ve yolsuzluk algısı.

2024 Dünya Mutluluk Raporu sonuçlarına göre ise bu yıl en mutlu olunan ülke olarak Finlandiya ilk sıradaki yerini aldı. Finlandiya’nın ilk başarısı değil bu aslında çünkü Finlandiya 7’nci kez bu alanda birinci oluyor.

Rapora göre ilk 10’a giren ülkeler şöyle sıralanıyor:

1- Finlandiya 2- Danimarka 3- İzlanda 4- İsveç 5- İsrail 6- Hollanda 7- Norveç 8- Lüksemburg 9- İsviçre 10- Avustralya

2024 yılı raporu yaş gruplarına göre ayrı sıralamaların yer aldığı ilk rapor oldu. Elde edilen sonuçlara göre dünyanın çeşitli yerlerindeki gençler arasında yaşam memnuniyeti ve gençlerin mutluluğu keskin bir şekilde düşmüş durumda bulunuyor.

Birçok ülkede gençlerin mutsuzluğu vurgulanırken 30 yaş altı gençlerin ebeveynlerine daha çok benzemeye başladığı da belirtiliyor. Amerika ve Avrupa’nın batısında gençler arasında artan mutsuzluk hem ABD’yi hem de bazı Avrupa ülkelerini mutluluk sıralamasında aşağılara çekiyor.

Kuşaklar arası mutluluk değerlendirmesi de farklılık gösteriyor. Buna göre, 1965’ten önce doğanlar (Babyboomerlar ve öncesi) yaşam değerlendirmeleri anketinde 1980’den sonra doğanlara (Y kuşağı ve Z kuşağı), kıyasla dörtte bir puan daha yüksek.

Rapora göre küresel mutluluk eşitsizliği ise son on yılda tüm bölgelerde %20’den fazla artış gösterdi. Ayrıca son yıllarda kadınlarda olumsuz duyguların yaygınlığı artma eğilimi gösteriyor.

Ülkemiz açısından Dünya Mutluluk Raporu’nu incelediğimizde 2024’te bir önceki yıla göre 8 basamak yükselerek Türkiye‘nin 98’nci sırada yer aldığını görüyoruz.

2018 yılında 74’ncü olan Türkiye rapora göre 2022’de 112’nci ve 2023’te ise 106’ncı sırada yer alıyordu.

Türkiye’de de gençlerin orta yaş ve orta yaş üstüne oranla daha mutsuz olduğu görülüyor. Türkiye, 30 yaş altındaki genç yaş sıralamasında 101’inci sırada, 60 yaş üstü sıralamada ise 92’nci sırada yer aldı.

Gençler arasında artan mutsuzluk eğilimi, Batı ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’nin de mutluluk listesinde aşağılara doğru çekilmesinde etkili oluyor.

En mutsuz olunan ülkeler hangileri diye soracak olursanız; Afganistan 2024’te de mutluluk sıralamasında dünyanın en mutsuz ülkesi olmaya devam ediyor. Lübnan, Lesoto, Sierra Leone ve Kongo son sıralarda Afganistan’ı takip eden diğer ülkeler arasında bulunuyor.

Küresel anlamda gerçekleştirilen ve periyodik nitelikte olduğunu söyleyebileceğimiz bir araştırmanın sonuçları bizleri mutluluk konusunda yeniden doğru soruları sormaya yönlendiriyor.

Dünya genelinde gençlerin yaşadığı mutsuzluk hali, küresel mutluluk eşitsizliğinde görülen artış mutluluğa dair yeni neslin paradigmasını çözümleme konusundaki yetersizliğimizi de gözler önüne seriyor.

Şu an ki mutluluk arayışımızı nasıl ifade edebiliriz? Bütünün birbirini tamamlayan önemli bölümleri olan özel yaşantımız ile iş hayatımızda mutluluk bizim için ne ifade ediyor gerçekten?

Geçmiş kuşakların hangi nitelikleri yeni nesile oranla onların kendilerini daha mutlu hissetmesini sağlıyor? Onlar yoksa küçük şeylerle mutlu olma konusunda yeni nesillere göre daha mı becerikliler gerçekten de…

Bugün sahip olduğumuz geçmişe oranla gelişmiş alt yapı, sağlık alanındaki gelişmelere bağlı uzayan ömür beklentisi, özellikle iletişime dair geliştirilen teknolojide her geçen gün duyurulan yenilikler derken hayatımızı kolaylaştırdığını düşündüğümüz ve geçmişte mucize diyebileceğimiz bugünün ise gerçeği olan pek çok konudan söz edebilirken neyi göz ardı ettik de mutluluğu ıskaladık.

Acaba bir yerde yanlış yapıyor olabilir miyiz? Hem iğneyi hem de çuvaldızı kendimize batırmak cesaret istiyor değil mi?

İş yaşamında mutluluk dendiğinde akıllara ilk gelen maaşların iyileştirilmesi(!) oluyorsa işin sırrının paranın ötesinde düşünülmesinde gerekiyor belki de.

-mış gibi misali düzenlenen ekip kahvaltıları, “happy hour” konseptli buluşma ve etkinlikler, kurum içinde dağıtılan yılın en’leri ödülleri derken iş yaşamında bir türlü elde edilemeyen mutluluk konusu Sadri Alışık’ın “Şakayla Karışık” filmindeki tiplemesi Ofsayt Osman’ın “Bu da mı gol değil Hakim Bey?” şeklindeki ünlü repliğini anımsatıyor bizlere.

Elbette herkesin ve her kurumun bu konuda söyleyeceği bir söz, yapacağı bir açıklama olacaktır. Tüm bunları doğru veya yanlış olarak değerlendirmek üzerimize vazife olmamakla beraber kongrelerde, seminer ve etkinliklerde farklı maskelerle karşımıza gelen lakin geçmiş söylemleri tekrar edercesine değinilen çalışan mutluluğu ve çalışan bağlılığı konularına farklı bir perspektiften bakmanın vaktinin çoktan geçtiğini söyleyebiliriz.

İşletmelerin kurum kültürünün gelişimine, kurumsal değerlere ve etik ilkelere, kapsayıcılık ve çeşitliliğe dair yaklaşımları kadar kurucularının veya sermayedarlarının insanı nasıl anlamlandırdığına dair sergiledikleri yaklaşım makalemizde değindiğimiz soruların cevaplarını da barındırıyor.

Aranılan mutluluğa giden yolda öz sevgi veya öz şefkate öncelikle odaklanmak, açık ve doğru kanalları üzerinden iletişim kurmak, doğru soruları sorabilme becerisi ışığında başta kendimizi sonrasında çevremizdekileri tanımak veya tanımlayabilmek, çözüm adına gerekenler için öncelikle kendi içimize dönmek ve kıyaslamaları sona doğru bırakmak atılabilecek adımların arasında sıralanabilir.

Tabi ki tüm bunların öncesinde yapılması gereken bir şey var ki onu kesinlikle unutmamalıyız; o da niyet ederek dilekte bulunduğumuz şeylerin varolabilmesi için harekete geçmek…

Hıdrellez’de bir dilekte bulunduysanız şimdi sıra sizde. O zaman sizin üzerinize düşenler için; Haydi harekete geçin!..

Murat Babadalı

Kaynakça:

1-) https://worldhappiness.report/ed/2024/
2-) İTOSAM Haftalık Ekonomi Bülteni – 01 Nisan 2024
3-) https://www.haberturk.com/dunya-mutluluk-raporu-yayinlandi-3670771