Kâdim Bilgilerin Işığında Üst Yöneticilerin İnsan Kaynaklarına Dair Yaklaşımlarına Bakış
Günümüzden çok uzun bir süre önce, Kâdim Zamanlar olarak nitelendirilen bir çağda kaydedildiği varsayılan Zümrüt Tabletler simya ve astroloji alanında önemli olarak kabul edilen mistik içerikli metinlerdir.
Zümrüt Tabletler denildiğinde ise hatırlanan isim Hermes Trismegistos (Üç Kere Yüce Hermes) olmaktadır. Çağdaşı olan farklı uygarlıklarda değişik isimlerle anılan Hermes hakkında Antik Mısır ve Antik Yunan kaynaklarında çeşitli kayıtlar yer almaktadır.
Bugün Hermetik Metinler (Corpus Hermeticum) olarak adlandırdığımız eseri kısaca onun evrene ve insan yaşamına yönelik görüşlerini mistik ve felsefi bir bakış açısıyla aktarmaktadır.
Hermes’in astrolog, kahin ve simyacı kimlikleri ile Hermetizm’e yönelik metafizik yaklaşımlar bu yazının kapsamı dışında kalmakla beraber, yine Hermes’e atfedilerek söylenilen bir ilkeyi burada vurgulamak istiyorum.
“Gökyüzünde ne varsa, yer yüzünde de o vardır.” (As above, So Belove)
Bazılarınız bu ilkeyi özellikle astroloji hakkında yapılan paylaşımlar vesilesiyle hatırlayacaktır.
Astroloji en basit anlatım ile gökyüzünde meydana gelen olay ve hareketlerin yeryüzündeki yansımalarını yorumlayan kâdim bir ilim olarak kabul edilmektedir. Günümüzün popüler kültürü açısından değerlendirecek olursak, çeşitli kitleler tarafından dejeneratif bir şekilde ele alınması sonucunda ortaya çıkanlar, astroloji ilminin nasıl kullanılması gerektiğini tekrar düşündürmektedir.
“Yukarıda ne varsa aşağıda da o vardır, aşağıda ne varsa yukarıdaki de odur” şeklinde de ifade edebileceğimiz bu ilke ile insankaynakları’nı nasıl bağdaştırabiliriz?
2020 yılının başından itibaren yayılan ve ülkemizde de yaşanmaya başlanan #Koronavirüs Salgını’nın sonrasında her anlamda büyük bir değişimi ve buna bağlı dönüşüm sürecini deneyimlemeye başladık.
#Değişim sözcüğü bazılarımız için algılandığı an itibariyle endişeyi hatta korku hissini de beraberinde getiriyor. Tünelin sonundaki ışığın görülmeye başlandığı bugünlerde bazılarımız geçen sürede yaşananların ardından “eski” biz’e yeniden dönebileceğimizi hala umut ededursun, ödüllü yazar Hariku Murakami’nin şu satırları akıllara geliyor;
“Fırtına geçtikten sonra nasıl atlattığınızı hatırlamayacaksınız. Nasıl hayatta kaldığınızı da… Hatta, fırtınanın dinip dinmediğinden bile emin olamayacaksınız. Ancak bir şey kesindir, fırtınadan çıktıktan sonra fırtınaya girenle aynı insan olmayacaksınız.”
Geçen sürede bizler aslında sadece değişmedik, sürecin getirileri doğrultusunda dönüştük, dönüştürüldük ve yaşananlara adapte olarak ayakta kalmamız gerektiğini farkettik.
Farkındalık kavramının gerek kişisel yaşantımızda gerekse iş dünyamızda her geçen gün daha fazla dikkat çeken, kullanılan ama sonuçlarının hayata geçirilmesinin o kadar da kolay olmayan bir yanı olduğunu vurgulamamız gerekiyor.
Çalışma koşullarımız, iş yapma tarzımız ve seçimlerimiz, iş hayatındaki beklentilerimiz, kariyerimizin ne yönde devam edeceği vb. bir anda mikroskobik boyuttaki varlığın dünya çapında sahne alması ile değişti.
Bu doğrultuda dönüşmek durumunda kalan iş dünyasında; çalışanlar ile işverenlerin beklenti, istek ve hedefleri de ansızın ortaya çıkan süreçte tekrar tekrar konuşulmaya ve değerlendirilmeye başlandı.
Çalışanına her anlamda “dokunmak” isteyen bazı kuruluşlar bu aşamada yapılabilecek ne varsa uygulamak için harekete geçerken bazıları ise ne yazık ki atalarından miras kalan yöntemleri uygulamakta ısrar ederek bir nevi alanındaki son kale olma durumlarını korumayı tercih etti.
İnsan Kaynakları ekiplerinin bu dönüşüm sürecinde üstlendikleri rolü ve ortaya çıkardıkları “değeri” vurgularken, gelecekte yaşanması muhtemel olumlu-olumsuz senaryolardan uzakta, çalışanına verdiği önemi ve gösterdiği özeni uygulamalarına çok önceden yansıtan kurumları da unutmamamız gerekiyor.
Yaşadıkları en ufak sıkıntıda veya karşılaştıkları riskli durumda çalışanlarını “sahiplenerek” yanınızdayız mesajını veren şirketlerin İnsan Kaynakları ekipleri artık geçmişin gölgesinden sıyrılarak olmaları gereken konuma doğru hareket ediyordu. Vurgulamadan edemeyeceğimiz bir diğer husus ise ihtiyacı olduğu anda şirketini yanında bulamayan çalışanların İnsan Kaynakları ekipleri ve yaşananlar üzerinden tepkisini dile getirdiğidir.
Genelde şirketlerin girişlerinde yer alan tabelalardaki o özlü yazıtlar Koronavirüs Salgını döneminde hatıralardaki yerini aldı. Tabelalarda yer alan o koca koca puntolarla yazılan vizyonumuz, misyonumuz, değerlerimiz şeklindeki metinler yaşanılan bu panik çağında onların uygulamaya geçirilip geçirilemediğiyle değerlendirildi ve hatta sorgulandı. Çalışanlar işverenlerinin her anlamda yanlarında olduğunu hissetmek istiyordu. Sözün değil davranışın değerlendirildiği bu dönemde #işverenmarkası kavramının çalışanlar tarafından tekrar tekrar değerlendirildiğini de söyleyebiliriz.
Bu dönemde aslında bizim yanımızda olmayan, dokunuşunun eksikliği hissedilen gerçekten de İnsan Kaynakları ekipleri miydi? Yoksa şirketin sermayedarının veya paydaşlarının (üst yönetim kademesi) çalışanlara yönelik yaklaşımları mıydı?
İş dünyamızın son dönemdeki gözde kavramlarından olan “insana değer verme” konusunu hatırlayacak olursanız, adına ödüller verilen hatta kongreler düzenlenen bu kavramın işletmenin en üst kademesinden alt kademesine kadar olan yansımalarını tekrar tekrar düşünmemiz gerekiyor.
Bazılarınızın biz ünvanları, ast-üst ilişkisini (hiyerarşi) hatta ofislerdeki duvarları kaldırdık, biz de böyle bir şey kalmadı dediğinizi duyar gibiyim. Bu söylediklerinizin yazılı kültürel ifadelerden ziyade işletmenizde yaşanılan/hissedilen işletme kültürüne yansıtabildiğini gerçekten düşünüyor musunuz? Bir an kendinizle başbaşa kaldığınızda düşünün, iç sesiniz size yalan söylemeyecektir 😉
İnsan Kaynakları ekipleri rutin işlerinin haricinde; belirli konulardaki yeni uygulamaları ve bunların esaslarını geliştirmek, güncellemek ve söz konusu önerilerin üst yönetim tarafından benimsenerek işletmenin akışına dahil edilmesi için de mesai yapmaktadır.
Bu aşamada en önemli hususun, üst yönetim kademesinin İnsan Kaynakları tarafından kendilerine önerilen konuları benimsemesi (ikna olması) ve içselleştirildiği kabul edilen bu hususların organizasyon şemasının her kademesine eşit olarak yansıtılması olduğunu söyleyebiliriz.
Tam da işte bu noktada, yazımızın başında vurguladığımız “Gökyüzünde ne varsa, yer yüzünde de o vardır.” ilkesi devreye girmektedir.
Yerine getirmeye çalıştığı fonksiyonları ve uygulamalarını ön plana çıkartarak göz bebeğimiz olarak nitelendirsek de İnsan Kaynakları ekipleri de yönetimsel ilke ve kararlardan bağımsız değildir.
Üst yönetim kademesinin yapılan işe ve bu işi yerine getiren çalışanlara yönelik yaklaşımı her ne ise organizasyonel kademelere yansıyan da bu olmaktadır. Yansımaların görüldüğü en önemli uygulamalar ise İnsan Kaynakları ekipleri tarafından yerine getirilenlerdir.
Çalışanların, İnsan Kaynakları ekiplerini ve uygulamalarını değerlendirirken bu durumu göz ardı etmemesi gerektiği unutulmamalıdır.
Herhangi bir konudaki uygulamanın sonucunda çalışanların doğrudan İnsan Kaynaklarına yönelen refleksinin hedefinde aslında üst yönetim kademesinin olduğunu söylemek mümkündür. İstisna olmak koşuluyla, zaman zaman İnsan Kaynakları ekip üyelerinin yetersizliği veya uygulamaya dair eksikliğinden kaynaklanan veya kurum içi iletişimin olması gerektiği gibi sağlanamamasından doğan sorunları ise yukarıda belirtilen hususun kapsamı dışında değerlendirebiliriz.
Üst yönetim kademesinin insan kaynaklarına yönelik sergilediği tümdengelimsel (olumlu veya olumsuz) yaklaşım, karşılığını er ya da geç çalışanların sergilediği tümevarımsal olarak nitelendirebileceğimiz davranışlarda bulmaktadır. Çalışan devir oranının (turnover) artışı, çalışan bağlılığı ve tutundurmaya yönelik faaliyetlerin beklendiği şekilde neticelenmemesi, sürdürülebilirliğin sağlanmasında yaşanan problemler vb. dile getirebilecek sonuçlardan bazılarıdır.
Son olarak, bir işletmede insan kaynakları liderliğinin yalnızca ilgili birimin yöneticilerince sergilenmesini beklemek yerine; üst düzey yöneticilerin de insan kaynakları lideri rolünü üstlenmeye odaklanmasının ve kararlarını alırken bu bakış açısı ile hareket etmesinin sonuçlarının her zaman anlamlı ve olumlu olacağını belirtmek istiyorum.
“Gökyüzünde ne varsa, yer yüzünde de o vardır.” (As above, So Belove)
*Bu makale ilk olarak 15 Nisan 2022 tarihinde Linkedin Pulse sayfamızda yayınlanmıştır.