Emek Olmayınca Yemek Olmaz.
Nitelikli İş Gücü Açısından
“Tutum Yatırım ve Türk Malları (Yerli Malı) Haftası”nı Yorumlamak
Akıp giden anlar içinde bir vakit yaşadığınız deneyimi bir başka vakitte bambaşka bir bakış açısı ve pozisyonda yeniden yaşayabiliyorsunuz.
Yaklaşık 40 sene önce ilkokul öğrencisiyken öğretmenlerimizin organizasyonu ve velilerimizin desteği kutladığımız etkinlikleri bu sefer kendisi öğrenci velisi olmuş bir kişi olarak deneyimliyorum.
Okulların Eylül ayında açılması ile beraber eğitimcilerin ve öğrenci velilerinin gündeminin ilk sıralarına yerleşen konulardan birisidir “Önemli Günler ve Haftalar” kutlamaları.
Neredeyse her ay içinde kutlanan bu önemli günlerde evlatlarımız öğrencisi oldukları kurumlarda ayrı bir telaş yaşarken bugünün velileri de oluşturulan mesajlaşma gruplarında yoğun bir iletişimin trafiğini yaşıyor.
Her ne kadar şu an bu grupların içinde doğrudan yer almasam da kızımın da yer aldığı bir etkinlik vesilesiyle bu yıl ilkokulumuzda kutlanan “Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası” hazırlıklarının ortasında buluverdim kendimi.
Minik evlatlarımız gönüllü olarak kendilerine eğitmenlik yapan velilerin desteği ile hazırlandıkları etkinliklerde halk oyunu ve dans gösterileri ile profesyonel oyuncuları aratmayan bir tiyatro gösterisine imza attı.
Hatırımda “Yerli Malı Haftası” olarak yer eden bu günü kendi çocukluğumda yaşadığım aynı başlıktaki etkinliklerle kıyasladığımda ortaya çıkan değişimi fark ettiğimi söyleyebilirim.
Mevzu üretilen yerli malları olunca sergi alanlarının baş köşesinde yine bereketli topraklarımızda yetişen sebze ve meyvelerimiz baş köşedeki yerini alıyordu. Aynen çocukluğumdaki etkinliklerde olduğu gibi. Elma, portakal, mandalina, mısır, zeytin dolu kaplar bizi karşıladı.
Salonun duvarlarında fotoğrafta da göreceğiniz tutumlu olma ile yerli üretimi teşvik eden duvar yazıları ve süslemeler yerini almıştı. Çocukken yaşadığım kutlamalardan farklı olarak salonda bugün ülkemizde özellikle savunma sanayi alanında geliştirilen teknolojik araçların maketleri ve resimleri de yerini almıştı.
Coğrafi İşaretli Ürünler, yöresel yemekler, el emeği göz nuru olarak nitelendirebileceğimiz her türlü ürün ve malzeme ile tutumlu olmayı çocuklarımıza öğütleyen eserler iyi güzel de gerçekten yapılanlar bu bilinci onlara aşılamak için yeterli mi sizce?
“Murat Bey daha ne bekliyorsunuz? Salonda sepet dolusu chipset veya elektronik donanımda mı olmaydı yani yok artık canım.” diyorsanız bence yanılıyorsunuz.
Tarımsal üretim ve bunu sağlayan her türlü kaynağın sürdürülebilirliği bugün gündemimizin ilk sıralarında yer alıyor. Yıllar öncesinde söz konusu başlıklarda dünya üzerinde kendi kendine yeten 7 ülkeden birisi olarak kabul edilen ülkemiz bugün gerçekten bu konumunu koruyabiliyor mu?
Belki de bu tip etkinliklerde evlatlarımıza yerli üretimin değeri, yerli malı kullanımının teşviki kadar insanın sonsuz nitelikli ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştığı sınırlı kaynakların sürdürülebillir olması gerektiğine daha fazla odaklansak nasıl olur? Ve tabi ki insan kaynağımızın da.
Katıldığım etkinlikte duvarda yer alan “Emek olmayınca yemek olmaz.” yazısını gerçekten anlamlı ve manidar buldum.
Belirli meslekler ile işlerin yüceltilip bazılarının ise tercih edilebilirlik sıralamasının en altlarına yerleştiği günümüzde illa ki bazı şeylere son dakikada yumurta kapıya dayandığında mı odaklanacağız?
Herkesin gözünde mühendis, yazılımcı, hekim, müdür hatta genel müdür olmanın dayanılmaz histerisinin yankılandığı ruhlarımızın ait olduğu bedenleri doyuracak meslek sahiplerinin işlerini yapay zekanın üstlenmesini bekliyorsanız büyük bir hüsran kapıda sizi bekliyor.
Birkaç klavye tıkırtısı, akıllı cihazınızın ekranına yapacağınız dokunuşlar veya detaya odaklanmak için yaptığınız çimdik hareketinden sonuç bekliyorsanız ne yazık ki kendinizi aldatıyorsunuz.
Şöyle ki; Cumhuriyetimizin kuruluşu ile beraber ilk adımları atılan milli kalkınmaya yönelik faaliyetleri geçmiş nesillerden ne kadar miras olarak hakkıyla devralabildik ve ne kadar hakkıyla gelecek nesillerimize devredebileceğiz? sorusunu kendimize sormamız gerektiğini düşünüyorum.
Yerli kaynakların kullanımı sonucunda ortaya çıkan her türlü ürün ve hizmetin sürdürülebilirliğine ek olarak tüm bunların hayata yansımasını sağlayan insan gücümüzün önemini de yeni nesillere anlatabilmeliyiz.
Kısacası “Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası” kutlanırken toprağımızdan elde ettiğimiz ürünlerin yanı sıra insan kaynağımızın da hak ettiği şekilde değerlendirilmesi, geliştirilmesi ve sürdürülebilir kılınmasına da odaklanmalıyız.
İnsan Kaynağına gerekli yatırımı yapmamış, sözde tutumlu olmaktan söz ederken sahip olduğu insan kaynağını farkında olmadan “harcamış” bir milletin gelecek nesillerine sürdürülebilirliği anlatmak için atacağı her adım ne yazık ki sonuçsuz kalacaktır.
Nitelikli ve kalifiye iş gücünün önemine/kıymetine odaklanılan “Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası” (Yerli Malı Haftası) etkinliklerinde buluşmak dileğiyle.
***