Sosyal Medyada Biri Sizi Gözetliyor
Hiç kimsenin etkisi veya zorlaması söz konusu olmadan, tamamen kendi isteğiniz ve onayınız doğrultusunda birilerinin sizi gözetlemesine izin verdiğinizi biliyor musunuz?
Fikriniz veya niyetiniz her ne olursa olsun, sosyal medya olarak adlandırdığımız elektronik tabanlı iletişim platformlarını kullanıyorsanız; yaptığınız bu bilinçli tercih doğrultusunda, geniş bir kitleye odağında yer aldığınız açık istihbarat kaynağına erişim izni verdiğinizi hatırlatmak istiyorum.
Hafta içi sabah kaçta uyandığınızı, kahvaltıda neleri yemeyi tercih ettiğinizi, öğlen kimlerle nerede yemek yediğinizi, okula veya işe gidip gelirken hangi güzergahı-ulaşım araçlarını kullandığınızı, katıldığınız etkinlikleri, evlilik yıl dönümü kutlamanızı, bebeğiniz dünyaya geldiği sırada göbek bağının nasıl kesildiğini, yaz tatilinde memlekette ikram edilen vişneli yaprak sarmasını ne kadar çok beğendiğinizin farkındayız.
Öğleden önce yaptığınız toplantının ardından paylaştığınız hikayede yöneticinizin çalıştığı bölmenin üzerindeki alevi ve kırmızı boynuzları da unutmuş değiliz.
Perşembe gecesi aniden rahatsızlanıp sonra ki gün işe gidememiştiniz değil mi? İşte o günün akşamında katıldığınız düğünde Erik Dalı türküsü eşliğinde nasıl gerdan kırdığınızı da hayretle izledik arkadaşlarla serviste. Eniştenizin damadının dünürü iyi ki sizi de etiketlemiş yoksa o olmasaydı nereden haber alacaktık, öyle değil mi? İşte şimdi geçmiş olsun…
“Doktor randevum var.” diyerek Şişli’deki hastaneye doğru yola çıktığınızı söyleyip şirketten ayrıldıktan sonra Kadıköy’de Boğa Heykeli’nin önünde Fenerbahçe’nin yeni teknik direktörü hakkında yaptığınız yorumu akşam sıcağı sıcağına paylaşmasaydınız o gün nereden bilecektik sizin kuş misali hemen Anadolu yakasına geçeceğinizi. Ay sonuna kalmadan işten ayrılarak rakibin Bahariye’deki şubesinde işe başladığınızı ise LinkedIn paylaşımı ile öğrenmek de bir tesadüf olsa gerek.
Yeni işine başladığın gün oryantasyonun ardından yemekhanedeki hoş geldin yemeğinin sonrasında eklediğin hanımların akşam daha ilk defa servise bindiğinde Akdeniz kıyısında yaptığın tatildeki kıyafetin markasını sorduğunda yaşadığın şaşkınlığı belki de hiç unutamayacaksın ömrün boyunca.
Andy Warhol’a atfedilen “Herkes bir gün on beş dakikalığına ünlü olacaktır.” sözünün ete kemiğe büründüğü günleri hep beraber deneyimliyoruz.
Bir de geçmiş yıllarda televizyonlarda yayınlanan Kurtlar Vadisi isimli dizinin dillere pelesenk olan o sözü geliyor akıllara; İki kişinin bildiği sır değildir.
Sevgimizi, hüznümüzü, başarımızı, öfkemizi, tepkilerimizi veya tercihlerimizi vb. yerine ve zamanına göre paylaşmak belki de doğal olarak kabul edilebilecek bir konu.
En temel versiyonlarının kullanımı 20 yıla yaklaşmakta olan sosyal medya platformlarını yukarıda sözü geçen hususlarda bir araç olarak değerlendirmek de bir o kadar “normal” kabul edilebilir.
Dijital kimliklerin, gerçek kimliğimizin ve temel gerçekliğimizin üzerinde konumladığı bir dönemi deneyimliyoruz. Facebook’ta var mısın? sorusu sanırım kulağa çok nostaljik geliyor.
Uygulamaları kullanırken hiç okumadan onayladığımız kullanıcı sözleşmelerini bir tarafa bırakalım söz konusu uygulamalarda/platformlarda paylaştıklarımızla aslında hiç farkında olmadan kendimize dair bir “Açık Alan”ı oluşturuyoruz. Bu kavramı merak edenler için Johari’nin Penceresi isimli konuyu incelemelerini tavsiye ederim.
Lakin oluşturduğumuz bu “Açık Alan” her zaman bizim için olumlu sonuçlar doğurmayabiliyor. An geliyor ki kendimiz adımıza diğerlerine sunduğumuz bu açık istihbarat kaynağından doğan çeşitli sorunlarla karşılaşabiliyoruz.
İş dünyası, çalıştığımız kurum, yöneticilerimiz ve iş arkadaşlarımız özelinde konuyu değerlendirecek olursak durumun hassasiyeti daha da ön plana çıkacaktır.
Kullandığımız sosyal medya profillerinin kontrolünün bizlerin elinde olduğunu vurgulamamız gerekiyor. Profilin genele açık olması veya bağlantıların talep üzerine kurulması yine sizin tercihinize kalıyor.
Oluşturduğunuz profillerde paylaştıklarınızın da sizlerin sorumluluğunda olduğunu bir kere daha hatırlamakta fayda var.
Çalıştığımız, hizmet sunduğumuz yerlerdeki iş arkadaşlarımızı, yöneticilerimizi veya kendimize yakın bulduğumuz müşterilerimizi sosyal medya uygulamalarında takip edebilir, birbirimizi bağlantı olarak ekleyebiliriz.
Bağlantı kurduğunuz an itibariyle artık sizin paylaştığınız veya sizinle paylaşılan her şeyin sizin ve/veya bağlantınızın lehine veya aleyhine kullanılabilecek bir kanıt olarak değerlendirilebileceğini belirtmek istiyorum.
Bu noktada belki de bağlantı olarak eklenebilecek kişinin durumuna uygun olabilecek platform tercih edilebilir. Kullanılan uygulamadaki gizlilik ayarları yine söz konusu doğrultuda yapılandırılabilir. Aynı şekilde her paylaşım için uygun olan platform tercih edilerek bir sosyal medya kullanım çerçevesi çizilebiliriz.
Israrla sizin onaylamak istemediğiniz platformlarda eklemek/takip etmek isteyen kişilere kendisi için uygun gördüğünüz platformun bilgisinin verilebileceği gibi “engelleme” fonksiyonlarının da kullanımı tercih edilebilir.
Son olarak belirtmek istediğim husus ise; Oluşturmak istediğiniz “Açık Alan”ın sınırını/çerçevesini yine sizin belirleyeceğinizdir.
Belirlenmiş olan bir sınır sınırsızlıktan daha çok özgür hareket edeceğiniz alanı/şartları size sağlayacaktır.
Şimdi bir bakın bakalım kimler sizi takip ediyor, siz kimleri takip ediyorsunuz?
***
Sunduğumuz “LinkedIn Profili Opitimizasyonu” hizmetimizin detaylarına ulaşmak için tıklayınız.